Sudan'da Türk Çift Çatışmanın Ortasında Kaldı
SUDAN'da iç savaşın ortasında kalan Şükrü Tapan ve eşi Leyla Tapan, tahliye seferiyle İstanbul'a getirildi.
- O anları cep telefonuyla görüntülediler
SUDAN'da iç savaşın ortasında kalan Şükrü Tapan ve eşi Leyla Tapan, tahliye seferiyle İstanbul'a getirildi. Günlerce çatışmanın ortasında yaşadıkları apartmanda mahsur kalan çift o anları da görüntüledi. Bir tekstil firmasında yönetici olarak çalışan Şükrü Tapan, "Bütün binaların giriş katları bombalanmıştı, klimalar, trafolar patlatılmıştı. Dükkanlar yağlanmıştı, cesetler vardı, araçların içinde insanlar vurulmuştu. Yollar hep kapalıydı. İnternet yok, iletişim yok. Eşim çok etkilendi. Hep "Hakkınızı helal edin" dedik ama bunu söylemek çok kötü" dedi. Leyla Tapan ise "O belirsizliği yaşamak bana çok acı verdi. Vatanımıza, çocuklarımıza kavuşur muyuz diye çok düşündüm. Biz arabalara bindik ama arkamızda halk kaldı. Orada yaşayan insanlar var, onları düşünüyorsunuz" diye konuştu.
Sudan'da iç savaş nedeniyle mahsur kalan Türk vatandaşlarının tahliyesi başladı. İlk kafilede tahliye edilenler arasında Şükrü Tapan (60) ve eşi Leyla Tapan (57) çifti de vardı. Bir tekstil firmasında yönetici olarak çalışan Şükrü Tapan, 19 Şubat'ta iş için Sudan'a gitti. Kalp rahatsızlığı nedeniyle eşini yalnız bırakmak istemeyen Leyla Tapan da 1 ay sonra 18 Mart'ta Sudan'a gitti. Yaklaşık 1 ay geçmeden Hartum'da araçların sayısı azaldı, çatışmalar başladı. Günlerce çatışmanın ortasında yaşadıkları apartmanda mahsur kalan çift, 18 Nisan'da Hartum'da bir otelin sığınağında yaşam mücadelesi verdi. Addis Ababa Türk Büyükelçiliklerinin organizasyonuyla, ilk olarak karayoluyla Etiyopya sınırına getirilen kafilede yer alan çift, daha sonra Türk Havayolları aracılığı ile Addis Ababa Bole Uluslararası Havalimanı'ndan dün 01.00 sıralarında İstanbul'a getirildi. Öte yandan savaşın ortasında kalan çifti, İstanbul'daki evlerinde Sudanlı manevi kızları olan ve özel bir hastanede tercüman olarak çalışan Arafa İbrahim Hasan(36) da bekliyordu. Yaşadıkları korku dolu günleri cep telefonu kamerasıyla kayıt altına alan çift, yaşadıklarını DHA muhabirine anlattı.
"SAĞIMIZA SOLUMUZA BOMBALAR DÜŞÜYORDU"
Bir tekstil firmasında yönetici olarak çalışan Şükrü Tapan, "1974 yılından beri tekstil işi ile uğraşıyorum. 19 Şubat'ta Sudan'a gittim, 1 ay sonra 18 Mart'ta eşim geldi. Araçların azaldığını ve hareketlilik olduğunu fark ettik. Tedirgindim ama yine de işe gittim. Ya sağımıza ya da solumuza bomba düşüyordu, binalar yıkılıyor, arkamızdaki benzinlik patlıyordu. Dolayısıyla korkumuz yükseldi. Baktık uçaklar da tutuşmaya başladı. Ne yapacağımızı bilemedik. Acil durum olarak mesajlar gelmeye başladı. Apartmanda kimse kalmadı. Normal Sudanlı vatandaş kalmadı. Aşağı indik ama askerlerle karşı karşıya kaldık. Suyumuzu ve çantamızı aldık ancak pasaportumu unuttum. Canımızı kurtarmak için çıktık ve otele gittik. Bütün binaların giriş katları bombalanmıştı, klimalar, trafolar patlatılmıştı. Dükkanlar yağmalanmıştı, cesetler vardı, araçların içinde insanlar vurulmuştu. Yollar hep kapalıydı. İnternet yok, iletişim yok. Eşim çok etkilendi. Hep "Hakkınızı helal edin" dedik ama bunu söylemek çok kötü. Otelden sonra bir kampın içine götürüldük. Türk Havayolları personellerine teşekkür ederim. Çocuklar gelip pasaportum olmamasına rağmen beni yolcu tarafına geçirdi. Bir saatlik yolcuğun ardından Addis Ababa'ya iniş yaptık. Allah'ım çok şükür medeniyet gördük, insan gördük" diye konuştu.
"HALK ÇARESİZLİK İÇERİSİDE"
Eşinin kalp rahatsızlığı nedeniyle Sudan'a giden Leyla Tapan, "O belirsizliği yaşamak bana çok acı verdi. Vatanımıza, çocuklarımıza kavuşur muyuz diye çok düşündüm. Biz arabalara bindik ama arkamızda halk kaldı. Orada yaşayan insanlar var, onları düşünüyorsunuz. İki grup savaş içinde ama halk çaresizlik içerisinde. Bütün eziyeti halk yaşıyor. Kaderinin vermiş olduğu zulümü yaşıyor" şeklinde konuştu.
"ÇARESİZLİĞİMİZE AĞLADIM"
Şükrü ve Leyla Tapan çiftinin Sudanlı manevi kızları Arafa İbrahim Hasan ise, "Evde yaşlı annemiz, teyzemiz var. 5 tane çocuk var. "Nereye gideceğiz" diyorlar. Gerçekten anne babamı görmüş gibi hüngür hüngür ağladım. Memleketimin çaresizliğine ağladım. Bizi korumaları yerine bizi ezmelerine ağladım. Ağlamaya devam edeceğim, Allah'a sığınıyorum" dedi. (DHA)
(FOTOĞRAF)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.